Mahir ÇAYAN

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 30 Mart 1972

 

Şehit Düştüğü Yer: Tokat, Niksar ilçesi, Kızıldere köyü

 

Doğduğu Tarih: 15 Mart 1946

 

Doğduğu Yer: Samsun

 

Mezar Yeri: Karşıyaka Mezarlığı, Ankara

 

 

Türkiye devriminin önderi. Kızıldere'nin komutanı, Türkiye devriminin yolunu netleştiren usta... Mahir Çayan.

Kızıldere'de Türkiye devriminin manifestosunu yazarak, sönmeyecek bir meşale yakarak ölümsüzleşti.

 

Samsun'da doğdu. Annesi, Samsun Çarşamba'lı, babası ise Amasya Gümüş İlçesindendir. Mahir Çayan Türk milliyetindendir. Ailesinin işi nedeniyle çocukluğu önce Ankara'da, İstanbul-Üsküdar'da ve bir süreliğine dedesinin yanında Amasya-Gümüş'te geçti. Okul çağına geldiğinde ailesinin isteği üzerine tekrar İstanbul-Üsküdar'a döndü. 1952-53 ders yılında Üsküdar Paşakapısı Ortaokulu'na devam etti. İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nden mezun oldu. Önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'ne girdi. 1965 yılından itibaren TİP içinde ve hemen arkasından FKF içindeki tartışmalarda yer aldı. Aynı yıl Siyasal Bilimler Fakültesi FKF Başkanlığı'na seçildi

Bir dönemin teorisi ve savaşı, onun isminde somutlaşmıştır. Böyle olması da doğaldır; çünkü bu dönemin tüm teorik atılımlarının ve halkın silahlı kurtuluş savaşının her adımında bizzat vardır.

İlk, orta ve liseyi İstanbul'da okuyacaktır. İlk eylemi de lise yıllarındadır. 1963 Mart'ında Haydarpaşa Lisesi öğrencisiyken Hürriyet Gazetesini protesto etmek için yapılan eylemde yer alır. Eylemin “elebaşılarından” olduğu gerekçesiyle Selimiye Karakolu tarafından gözaltına alınır. Bu, Kızıldere'ye kadar sürecek olan bir çatışmanın ve “elebaşılığın” da ilk küçük muharebesidir.

1964'te Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi. Yaklaşık bir yıl sonra, SBF Fikir Kulübü Başkan Yardımcılığı'na seçildi. Bundan sonrası son derece hızlı bir süreçtir. TİP içinde başlayan örgütlü yaşamı, bir süre Milli Demokratik Devrim'i savundukları Türk Solu'nda devam etti. Sonra Aydınlık grubu gelir. Aydınlık Sosyalist Dergi'nin Yazı Kurulu'nda yer alır. Türkiye devriminin yolunu netleştirmesine paralel Aydınlık Sosyalist Dergiye Açık Mektupla yeni bir örgütlenmenin de adımları atılmaya başlanır. Dev-Genç'in oluşumu ve onun ardından da Parti-Cephe'nin kuruluşunun teorik, pratik önderliğini üstlenir. Son nefesine kadar da bu misyonu yerine getirir. “Liderler devrim savaşında masa başında oturmazlar, bu savaşta en ön safta savaşırlar...” demişti bir yazısında. Yazdığı gibi yaşadı ve ölümsüzleşti.

Mahir Çayan, ilk kent gerilla eylemlerini de planlamış ve bizzat eylemlerin içinde yer almıştır. İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom'u kaçırılıp cezalandırılmasının ardından 1 Haziran 1971’de Maltepe'de Hüseyin Cevahir ile birlikte kuşatıldıkları evde teslim olmayarak çatışır ve yaralı olarak tutsak düşer.

Mahir, THKO’luların da içinde olduğu dört kişiyle 29 Kasım'da Maltepe Askeri Cezaevi'nden bir özgürlük eylemiyle çıktı. Bu dönemde, Çayan ve THKP kadrolarının önemli bir bölümünün içerde olmasını fırsat bilip örgütün çizgisini değiştirmeye çalışmış olan Münir Ramazan ve Yusuf Küpeli, Çayan'ın çıkışından sonra THKP-C'den ihraç edildiler. Bir süre sonra ise Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının idam edilmesini engellemek için Ünye'de bulunan Radar üssünde görevli İngiliz teknisyenleri rehin alarak Kızıldere köyüne geçtiler. Ancak bir ihbar sonucu evde pusuya düşürülen Çayan ve 9 yoldaşı, Kızıldere’de kuşatıldılar. Mahir ve yoldaşları Kızıldere’de bir manifesto yazarak şehit düştüler.

 

***

 

Mahir Çayan'ın Şiirlerinden

 

 

Cevahirimi kalbime gömüp dönerim hain hücreme.

 

Maltepe'de etrafı karanlığın cüceleriyle çevrilmiş

marş söyleyen iki adalı.

İki adalının marş söyleyişinde silahlar susar.

Maltepe'nin göbeğini derin bir sessizlik kaplar.

Dalga dalga yayılır, adalıların erkek sesi, etrafa.

O anda iki adalının gözünde herşey silinir,

Karanlığın militanları küçülür, küçülür...

Sanki biraz önce atılanlar tomson kurşunları değil,

parmak cücelerin minicik okları.

O an ne binlerce güvenlik kuvveti, ne polis, ne zırhlı tugay,

ne tomson, ne mitralyöz.

Herşey önemsiz, küçük ve etkisizdir, iki adalı için.

Adalıların korosu karanlık cücelerinde bir panik yaratır.

Yüzlerinde, ezikliğin, şaşkınlığın biraz da utancın izleri okunur.

Sanki ilahi bir kuvvet onların ellerini, kollarını bağlamıştır

Ta ki, iki adalının marşı bitene kadar.

Adalılar sol yumrukları havada, pencerenin önünde

boy hedefi oldukları halde ateş edemezler

Garip bir andır bu an.

Bu an karanlık cücelerinin, insanlığa dönüş anıdır.

Cüceler konuşmazlar bile bu an.

Büyülenmişlerdir iki adalının havaya kalkmış sol yumrukları ile.

Ve kaybolup gitmişlerdir ikili koronun nameleri arasında.

Koro susar, büyü bozulur, görevlerini hatırlar cüceler.

Eller tetikte tarrrr...

Ve Cevahirimi kalbime gömüp dönerim hain hücreme.

 

*

Bu adam kurşunların değil kahredici okların hedefi

 

"Vedat, Taylan, Mehmet, Necmi

Devrim için öldüler..."

Yürüyoruz başkentin sokaklarında,

Önde gidiyor devrim şehidi.

Hep beraber söylüyoruz bu marşı, tek bir adam söylemiyor.

O marşta yaşıyor, marşı söyleyenlerden birisi.

Marştaki şehitler listesine, şeref listesine

Kendi adını sokuyor, sessiz ve mahcupça.

Ve sırası geldi, sırasını bekleyen o neferin.

Ama öyle mi gelecekti sırası?

Oysa neler kurmuştu neler...

Erkekçe vurulacaktı kalbinden

'Yaşasın THKC' olacaktı son sözü.

Bu fırsat geçti eline

ama kahpe kader o kadarını bile çok gördü.

Olmadı olmadı...

O diye yoldaşını delik deşik ettiler.

Kahpenin kurşunu

Ceketini, pantolonunu delik deşik etti

Ama kalbini delemedi.

Ve o kendisini vurdu.

Talih ne gezer bu adamda,

tetiğini kaldırmayı unuttu, unutmaz olasıca.

Tabancası saldırdı, kurşun hedefinin altına girdi.

O cezasını çekiyordu, ezeli derdi unutkanlığının ve solaklığının.

Oligarşinin hastahanesi, mapushanesi...

Karanın siyahın her tonu...

Paspal kurbağa Gonzales

Ve ünlü kement atıcı şefkat Kakamço.

Oportünizm atmıştı oklarını yakalanmadan önce,

'Bölücü, kariyerist, pasifist' diye.

Oligarşinin gazeteleri atmıştı oklarını yakalanmadan önce.

'Teslim oldu' diye.

Vuruştu, yine teslim oldu denildi, konuşmadı.

İşkenceler altındaki arkadaşlarının bölük pörçük

ifadelerini topladılar, tek bir ifade yaptılar.

Ve konuştu diye ilan etti paspal kurbağa Gonzales.

Bu adamın kaderi bu.

Bu adam kurşunların değil kahredici okların hedefi.

Açık vermişti bir kere

Neden korktuğunu hissettirmişti düşmana,

Anlamıştı düşman, bu adam işkenceden, kurşundan değil,

Zehirli oktan korkar.

Üzülme aslanım, hatırla bak, ne diyor usta:

'Düşman bize ne kadar çok ok atarsa, biz o kadar doğru yoldayız.'

Varsın bütün oklar üstüne yağsın.

Devrimcilerin gözleri kör, kulağı sağır değil.

Biliyorum seni bu oklar yaralıyor.

Yaralamasın kardeşim, yaralamasın.

Bak ne diyor usta:

'Unutma ki devrim şehidi sadece kurşunla olmaz,

Şefkat Kakamço'nun kementleri de şehit eder adamı.'

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

Kızıldere Direnişi:

 

Yoldaşları, yakınları Mahir Çayan’ı Anlatıyor: